Bu hafta 3 Mayıs Türkçüler Gününü kapsayan anlamlı bir haftadayız. Yıllardan beri bugünün anlamı ve önemi üzerine pek çok şey söylenmiştir. Ama bugüne atfen bir masal anlatılmış olduğunu hiç zannetmiyorum. Şimdi bu noksanı tamamlamak niyetindeyim. Küçükler bunu bir masal olarak okuyabilir. Büyükler acı gerçeği nasıl olsa biliyorlar.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde. Tarihin bir vaktinde, coğrafyanın bir yerinde, halkının yüreği sevgi dolu, kültürü tarihin derinliklerinde köklü bir ülke varmış. Bu ülkenin ilk başkanı bir büyük adam, bir ulu çınarmış. Ruhunu milletinin köklerinden besler, geleceğe dal-budak uzatırmış. Gücünü milletine olan inancından alırmış.
Bu büyük Önder, tarihinin sadece bu ülkede yaşanmış olandan, milletinin ise sadece bu ülkede yaşayanlardan ibaret olmadığını bilirmiş. Uzaklarda, başka ulusların elinde esir olan soydaşlarının ızdırabını hep yüreğinde hisseder, onlarla ruh ve gönül köprülerini sağlam tutarak ileride onlara yardımcı olmak için gayret edermiş.
Ama ömrü vefa etmemiş. Bu büyük adam erken yaşta hakkın rahmetine kavuşarak, milletini öksüz bırakmış, milletini öksüz bırakmış ve hakikat alemine göç etmiş.
Ondan sonra bu ülkeyi yönetenler, hiçbir zaman onun kadar büyük düşünememiş, büyük davranamamışlar. Hatta soydaşlarını ellerinde esir tutan uluslardan korkar olmuşlar. Bu korku yüzünden o büyük Başkanın gösterdiği yoldan yürüyenlere zulmeder olmuşlar. Onun düşüncelerini yaşatmak ve geleceğe taşımak isteyenleri zindanlara kapatarak, işkencelerden geçirmekle kalmayıp, suçlu ilan etmişler. Böylece, bu ülkede mensubu olunan milletin genişliğinden ve derinliğinden habersiz nesiller yetiştirmişler.
Bir zaman sonra o büyük Önderin hep düşündüğü gün gelmiş. Soydaşlarını ellerinde esir tutan uluslar zayıf düşerek dağılmış. Milletin, bu ülke dışında yaşayan büyük bölümü de yeniden özgürlüğüne kavuşmuş. Ama şimdi onlarda ne yapacağını, ne yöne yürüyeceğini bilemez haldeymiş.
Özgür bir ülkede yetişmesine ve büyük bir önderin yol göstermesine rağmen milletini tanıma ve sahiplenme duygusunu koruyamamış olanların, elbette onlara söyleyecek hiçbir sözü yokmuş.
Sadece şimdilerde o büyük Önderi daha büyük bir yürek sızısıyla ve mumla arıyor, ama ondan sonra bu ülkeyi yönetenleri ise hiç de rahmetle anmıyorlarmış.