Mali Müşavir Ali Kılıç – Sivas Haber | Sivas Medya Sivas Haber - Sivas Haberleri Sat, 11 Jun 2016 10:30:31 +0000 tr-TR hourly 1 https://wordpress.org/?v=4.5.2 MHP BU DURUMA GELMEMELİ İDİ /mhp-bu-duruma-gelmemeli-idi.html /mhp-bu-duruma-gelmemeli-idi.html#respond Sat, 11 Jun 2016 10:29:23 +0000 /?p=13046 Türk milliyetçilerinin göz bebeği olan, Merhum Başbuğ Alparslan TÜRKEŞ’İN Liderliğinde kurulmuş olan MHP; Ülkenin zor günler geçirdiği, AKP iktidarından memnun olmayan kesimin bir arayış içinde olduğu bu günlerde İktidar alternatifi olması gereken MHP nin;  Türk milliyetçilerinin büyük bir kesiminin tasvip etmediği bir iç çekişme içine girmiş olması cidden son derece üzüntü verici bir durum.  Geçmişte bu partinin yükünü omuzlamış olan, cebindeki simit parasını bu parti için kullanmış olan, işini gücünü terk ederek bu partinin başarısı için çalışan, daha da önemlisi binlerce mensubunu bu dava için şehit vermiş olan ülkücü Türk milliyetçilerinin bu duruma düşmüş olması; Ülkücü Türk milliyetçilerini derin üzüntüye sevk ederken, Türk düşmanlarının tamamı sevinçten sinsi sinsi gülmelerine devam etmektedirler.

Son Türk kalesi olan TC devleti bu günlerde etrafındaki komşuları da dahil dışarıda hiç  ama hiç dostu olmayan bir devlet konumunda bulunmaktadır. İçeride ise Başta büyük şehirler olmak üzere canlı bomba paniği ile yaşanamayacak hale gelmiş, doğu ve güney doğu bölgesi PKK terörü ile kan gölüne dönmüş, ülkenin savunmasında görevli olan asker ve emniyet mensuplarının günde en az iki üç şehit onlarca yaralı verdiği bu günlerde Türk milletinin ümidi olması gereken MHP Mahkeme kapılarında ve daha önemlisi Ülkücü Türk milliyetçilerine yakışmayan yazılı ve görsel medyadaki karşılıklı tartışmaları ne kadar üzücü bir durum. Bu durumu tasvip etmeyen Bu partinin geçmişte kumu çakılı çimentosu olan Ülkücü Türk milliyetçileri  ve MHP nin umut olasını bekleyen Türk milletinin büyük bir kesimi bu tartışma ve mahkeme safhalarını derin bir üzüntü ile izlemektedirler.

MHP de yönetici ve delege olmayan ama geçmişte bu parti ve fikriyatı için gözünü budaktan esirmeyerek çalışan, 12 Eylül ihtilalin de  büyük işkencelere maruz kalan, hayatlarının baharında anne, baba, eş ve çocuklarından uzaklarda ceza evlerinde imtihan vermiş ve adalet terazinde tartılarak, bir çoğu  yüzlerinin akı ile geri dönmüş olan çilekeş mağrur vefakar Türk milliyetçilerinden  birisi  olarak bu duruma sebep olanlara Hakkımı helal etmiyorum.

Ormanda hayvanlar toplanmışlar, kendi aralarında kim insanoğluna zarar vermiştir, bunu bulmak için aslanın başkanlığında bir mahkeme heyeti kurmuşlar. Sırası ile teker teker hayvanları huzura alarak sorguya çekmişler. İlk önce huzura kurdu almışlar ve sormuşlar anlat bakalım insanoğluna ne zarar verdin? Kurt anlatmaya başlamış, hayatımda birkaç koyun sürüsüne girdim yakaladığım koyun ve keçileri parçalayıp yedim. Bunun dışında bir zarar vermedim. Mahkeme heyeti kendi arasında fis kos, karar; Bir kurt için bu normal geç sana berat. Arkasından Tilki huzura  alınmış  aynı soru ona sorulmuş, Tilkide anlatmış hayatımda birkaç kümese girdim yakaladığım tavuk horoz ne buldumsa yedim. Mahkeme heyeti yine fis kos  tilkiyede berat. Bir tilki için bunlar normal demişler. Sonuçta eşeği huzura almışlar. Aynı soru eşeğe sorulmuş, Eşek ben hiç insanoğluna zarar vermedim. Hayatımda hep yük taşıdım. Deyince mahkeme heyeti iyi düşün bakalım hiç mi suçun yok demişler.Eşek biraz düşündükten sonra demiş ki Bir sefer sırtımda yükle bir bahçe duvarının  dibinden giderken aşağı sallanmış olan bir ağaç dalını kopardım demiş. Heyet yine fiskos karar: Suçlu bulundu sensin. Çünkü o dal büyüyecekti insanoğluna meyve verecekti demişler ve eşeği parçalayarak yemişler. Evet Kıssadan hisse olur diye yoruma açık olmak üzere yazdım.

]]>
/mhp-bu-duruma-gelmemeli-idi.html/feed 0
HDP DE TAKKE DÜŞTÜ /hdp-de-takke-dustu.html /hdp-de-takke-dustu.html#respond Mon, 18 Jan 2016 16:09:20 +0000 /?p=12634 HDP sini 7. Haziran 2015 seçimlerinden sonra bir takım çevreler ve bir kısım medya, Artık HDP Türkiye’nin partisi oldu, TÜRKİYELİLEŞTİ diye avazlarının çıktığı kadar bağırıyorlardı ve yazıyorlardı. Özellikle  HDP Eş başkanı Selahattin Demirtaş’ın  7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra, “ Uzun süredir arzu ettiğimiz bir şeydi. Ancak başaramıyorduk. Ağırlıklı olarak bizden kaynaklanan bir daralma, eksiklik de vardı, ama konjöktürün de eksikliğiyle o alan bize açıldı. Bunun geri dönüşü mümkün değil Kürtler tam da bunu istiyordu.”  Diye açıklamalarda bulunmuştu.    Şimdi  ne diyor, Demirtaş, Önce Türkiyelileşme  diyen bu muhterem zat şimdi “ Bağımsız devlet, Fedaral devlet, Kantonlar ve Özerk bölgeler, “den bahsediyor.”  Yani Ağzındaki baklayı Çıkardı. TAKKE DÜŞTÜ. Biz takkenin altını biliyorduk da, takkenin altını  bilmemezlikden  gelenlere,    bağıranlara ve yazanlara bakıyorum da şimdiler de  hiç seslerini  çıkarmıyorlar.

HDP Tam bir piyon, ama piyon olmasına rağmen Milletin  önünde iki yüzlü piyon. Bakın seçim öncesi Başka türlü konuşuyor, seçimden sonra farklı konuşuyor. Gidişata bakın HDP nin söylemleri kimlerin işine yarıyor. Kimler kulağına ne  fısıldıyor.? Bu  kulak fısıldayıcıları akıllarınca   bizi Suriye’ye benzetmek istiyorlar.

Bir tarafta aylardır devletin güvenlik güçlerine karşı direnen PKK, Diğer tarafta IŞİD terör örgütünün Canlı bomba katliamları. Görünen o ki Hem PKK hem de IŞİD terör örgütleri T.C devletine karşı tam bir savaş açmış durumdalar.

2 aya yakın süredir Diyarbakır’ın SUR ilçesinde PKK,  T.C devletinin güvenlik güçlerine  karşı mermi ve bomba yağdırmaktadır.   Bu silahlı ve bombalı   harekat,  tam manası ile  T.C hükümetine karşı bir savaş hali. T.C Devleti bir yandan Terör örgütü mensupları ile silahlı çatışmasını sürdürürken, diğer taraftan o bölgede bulunan Sivil vatandaşları koruyup kollamaya çalışmaktadır. Ama PKK ise Hem güvenlik güçlerini  hem de yaşlı ve  çocuk demeden sivil vatandaşları öldürmekte, diğer bir taraftan da insanları evlerinden çıkartarak göçe zorlamaktadır. Evini barkını terk eden sivil vatandaşlarımız için 20 bin ile 200 bin arasında rakamlar telaffuz edilmekte. İşte Türkiyelileşmekten bahseden  HDP bu terör örgütü mensuplarına Direnişçiler diyor. Bu kadarına da Pes doğrusu.  Başta Diyarbakır, Şırnak, Çizre, Nusaybin ve doğu ve güneydoğu ana dolunun bir çok ili ve ilçesinde bir istila mı varda biz bilmiyoruz.?

Asırlardır bir ve beraber yaşadığımız, T.C kanunları karşısında eşit olduğumuz, Bu güzel cennet vatanımızı dış düşmanlara karşı beraber koruduğumuz, aynı okullarda ve aynı öğretmenler de beraber okuduğumuz, aynı camide aynı safta beraber ibadet ettiğimiz, biri birimizin düğün ve cenazelerine iştirak ettiğimiz kız alıp kız verdiğimiz bu insanları karşı karşıya getirmeye çalışan HDP  şunu iyi bilsin ki bu ülkeyi bölme arzusu kursağında kalacaktır. Çünkü; HDP nin ipe sapa gelmez  dilinin altındaki baklayı çıkartması ile,  Bu ülkede yaşayan türkü, kürdü, lazı çerkezi  hülasa  bütün vatandaşları; HDP nin düşen takkesinden sonra   gerçekleri  bütünüyle göreceklerdir.

]]>
/hdp-de-takke-dustu.html/feed 0
RUSYA, ABD ve İSRAİL İŞ BİRLİĞİ /rusya-abd-ve-israil-is-birligi.html /rusya-abd-ve-israil-is-birligi.html#respond Sat, 05 Dec 2015 07:02:54 +0000 /?p=12239 Rus uçağının,  Türkiye sınırını  ihlal etmesinden dolayı, düşürülmesinden sonra; Rusya devlet başkanı Vilademir Putin’in Türkiye’ye karşı  altı maddeden oluşan, genelde ekonomik ağırlıklı  yaptırım paketini imzalamış olması, olayın ciddi boyutlarda olduğunu göstermektedir. Çünkü aşağıda yazılı olan ekonomik ağırlıklı  bu altı maddeyi iyi irdelediğimizde; Türkiye’yi ileride Ekonomik sıkıntılardan ziyade,  siyasi yönden ciddi ve önemli  sıkıntılara sokmak için alınmış olduğu görülmektedir.

  • Merkezi Türkiye’de bulunan ve hukuken Rusya’ya bağlı olan firma ve kuruluşlar , Rusya’da güvenliği ilgilendiren alanlarda faaliyet yapamayacaklar.
  • 1.2016 tarihinden itibaren Türk vatandaşları, Rusya’da işe alınmayacaklar.
  • Türkiye’de üretilen bazı malların Rusya’ya girişi yasak
  • Rusya’ya taşımacılık yapan araçlar sıkı kontrole tabi tutulacaklar.
  • İki ülke arasında mevcut olan uçak seferleri dışındaki charter seferlerinin tamamı askıya alınıyor.
  • İki ülke arasındaki vizesiz seyahatler 1.1.2016 tarihinden itibaren askıya alınıyor.

Türkiye’nin kullandığı doğalgazın % 55 ni yani; 50 milyar m3 doğalgazın 26 m3 nü satan, Ayrıca Rusya’nın, En çok ihracat yaptığı 7 ülke arasında olan TÜRKİYE’YE karşı birden bire bu şekilde sertleşerek hırçınlaşması;   Bana göre sınır ihlalinden dolayı uçağının düşürülmesinden kaynaklanmamaktadır. Bir takım alınmış gizli kararların  dışa vurumun dan  kaynaklanmaktadır.

Her ne kadar da Bir Türk bürokratının söylediği gibi dostluktan ileride,  artık Rusya ile akraba olduk dese de: Tarihi iyi incelediğimizde Rusya bizimle bırakın akrabalığı hiçbir zamsan, görünüşün dışında gerçek bir dost,  bile olmamıştır. Bu nedenle; Gerçek öyle değil. Biz kabul etmesek de, bize inanılmaz gibi görünse de perdenin arkasında Bu sert tutuma ve hırçınlığa neden; ABD, Rusya ve İsrail iş birliği bulunmaktadır. Bu üçlünün gizli anlaşmasındaki nihai hedef:  Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu sınırında bir Kürdistan devletinin kurulmasıdır. Türkiye’de herkes de biliyor ki, Kürdistan’ın kurulmasını batı da istemektedir. Ülke yöneticilerimizin bu olayda çok dikkatli olmaları gerekmektedir. Görünüşte ABD nin ve Natonun bizim yanımızda görünmeleri katiyen iyi niyetli  değil. Onlar Tavşana kaç tazıya tut oyununu oynuyorlar.  1 Kasım seçimlerinden sonra Türkiye’nin doğu ve güney doğu bölgelerinde Terör olaylarının gemiyi azıya alması da bunu doğrulamaktadır. Bakınız,  Kandil Öcalan’a rağmen Esed’in tetikçiliğini yapıyor. PKK Şam’ın desteği ile karanlık oyunlarda rol almaya girişiyor, Şimdi de Rusya’nın maşası olmaya çalışıyor.

Türkiye yöneticileri, kamuoyunun tepkisini almamak için Barzani’nin liderlik ettiği KÜRDİSTAN BÖLGESEL hükümetine Kuzey Irak Bölgesel yönetimi demeyi tercih ediyor. Bu güne kadar Bağımsız bir Kürdistan devletinin resmi bir statüye kavuşmamış olmasının ana nedeni konjöktörün tam oluşmamasından kaynaklanmıştır. Şimdi bu konjöktör Rusya, ABD ve İsrail tarafından  oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bu nedenle ülke yöneticilerinin Özellikle önde Nato arkada ABD nin; Türiye’ye,  Yürü Koçum  Senin arkadayız Söylemlerine çok dikkat etmelidir.

]]>
/rusya-abd-ve-israil-is-birligi.html/feed 0
NE OLDU BİZE NEDEN BÖYLEYİZ? /ne-oldu-bize-neden-boyleyiz.html /ne-oldu-bize-neden-boyleyiz.html#respond Mon, 12 Oct 2015 14:56:26 +0000 /?p=12227 Herkesin güvendiği, herkesin değer verdiği, herkesin üzerinde ittifak ettiği, anlaştığı doğrular yok oldu. En önemlisi bizi biz yapan, Yine herkesin güvendiği, temel kültürümüz yok oldu. Etrafımıza baktığımızda, toplumun  olumsuzluklar içinde boğulduğunu yok olduğunu görüyoruz. Toplum bu hale nasıl geldi? Bu girdaptan  nasıl kurtulacağız? Eskiden birisini tarif ederken toplumda az bulunan insanlar için Aman o adam yanlıştır. Dürüst değildir, dikkat edilmesi gerekir diye söylenirdi. Şimdi ise tam tersi toplumda sayıları azalan  Merak etme o adam güvenilir ve dürüst adamdır diye söylenmekte.

Toplumun genel yapısına  baktığımızda; Bu olumsuzlukların mevcudiyetine şaşırmamak gerektiğini görüyoruz.  Çünkü: Gelir dağılımında adaletsizlik had safhaya ulaşmış. Bir tarafta tonlarca ekmeğin çöplere atıldığı TÜRKİYE, diğer tarafta çöplerden yiyecek toplanan TÜRKYE; Bir tarafta 50.000,00 TL ile 100.000,00 TL. arasında aylık kazanca sahip bir azınlık grubu, diğer tarafta açlık sınırında 800,00 TL. ile 1.500,00 TL. arasında aylık kazanç elde eden çoğunluk. Hemen hemen  bu güzel ülkemizin  her şehrinin bir köşesinde sizi kandırıp dolandırmak, çarpmak  isteyen insanların çokluğu. Trafik karmaşası had safhada, yayaya saygı yok, Ehliyetin kart vizit gibi dağıtıldığı, trafikte saygının yok olduğu, kuralsızlığın ve bencilliğin ön plana çıktığı bir  TÜRKİYE. Herkesin sabır ve saygıdan yoksun olması, hakkına ve sırasına rıza göstermemesi, yolda ve kaldırımda düzenli yürümeme alışkanlığı almış başını gidiyor. Çevre kirliliği had safhada, her tarafta çöp yığınları, kaldırımlar çekirdek ve meyve kabukları ile pet şişelerden ve naylon poşetlerden geçilmiyor. Başta büyük şehirler olmak üzere, çarpık yapılaşma, düzensiz mimari yapılar ve daha acı durum, özel sektörün bu çirkin yapılaşma sürecine  bir kamu kuruluşu olan TOKİ nin katılmasını anlamak hiç mümkün değil.  Bunlar yetmiyormuş gibi birde terör belası, Ankara’nın göbeğinde toplu katliam. Şu son 4 – 5 ay içerisinde teröre kurban verdiğimiz şehit sayısı, Kıbrıs çıkartmasında  verilen şehit sayısını fersah fersah geride bıraktı.  Aç gözlülük, hırs, mesleğine saygısızlık, Güya Müslümanız, helal kazanca rağbet yok. Hırsızlık ve haram kazanç toplumun her kesiminde aldı başını gidiyor. Ülkeyi idare etmeye talip olan muhalefet partileri ile  idare eden siyasi parti  arasında  diyalog eksikliği, ben büyüğüm, çoğunluk bende, başkasına ne gerek var ben bildiğimi ve dilediğimi yaparım   düşüncesi  ve  siyasi söylemlerdeki seviye düşüklüğü tiksindirici bir noktada.

Her şeyi bilen, her konuda fikri olan  insan sayısının arttığı bir TÜRKİYE. Bir insan her şeyi nasıl bilir? Ama bakıyorsunuz ki bilmediği bir adresi tarif etmeye çalışıyor, Saygıdan yoksun bir şekilde olur olmaz her şeye muhalefet ediyor. Bunu anlamak mümkün değil. İşte bizim ülkenin genel görünümü bu durumda. Bu olumsuzlukları ortadan kaldırmadan ne yaparsak yapalım ülke ve millet olarak  huzura kavuşmamız mümkün değil.  Bu da öncelikle,  Ülkeyi idare edenlerle etmek için muhalefette olanların biri birine yakınlaşması ve aralarında ki seviye düşüklüğünün yükseltilmesi ve eğitimle olur.

]]>
/ne-oldu-bize-neden-boyleyiz.html/feed 0
1 KASIM SEÇİMLERİ, R. TAYYİP ERDOĞAN VE MHP /1-kasim-secimleri-r-tayyip-erdogan-ve-mhp.html /1-kasim-secimleri-r-tayyip-erdogan-ve-mhp.html#respond Tue, 01 Sep 2015 07:59:52 +0000 /?p=12151 Türkiye, son yapılan genel seçimlerden 147 gün sonra, 1 Kasım 2015 günü yeniden erken seçime gidiyor. Bize düşen yapılacak olan bu seçimin, ülkemiz ve milletimizin hayrına tezahür etmesini dilemektir. Ancak  ülkemizde son yapılan genel seçimden bu güne kadar geçen sürede,  her alanda iyi gelişmelerin olmadığını görmekteyiz. Başta Siyasi ortam had safhada gerginleşti, Terör tırmanışını yükseltti ve ekonomik veriler negatif durum arz etmeye başladı. İşte bu ortamda   ve özelliklede  ülkemizin bazı bölgelerinde seçim güvenliğinin bulunmaması şartlarında yapılacak bu seçim  ne derece doğru ve sağlıklı olacaktır. Son yapılan seçimden bu güne kadar meydana gelen bu olumsuz şartların nedenlerini çok farklı olarak sıralayabiliriz. Ancak Ülkeyi idare eden AKP yöneticilerinin özelliklede cumhur başkanın söylev ve demeçleri Bu nedenlerin başında gelmektedir. Halbuki en başta makul olması ve ılımlı konuşması gereken, Bunca yıllık siyasi  tecrübeye sahip olan sayın cumhurbaşkanı R. Tayyip  Erdoğan olması gerekirken, Siyasi gerginliğin ana aktörlüğünü yapmaktadır.

Cumhurbaşkanı Sayın R. Tayyip Erdoğan,  son zamanlarda yaptığı konuşmalarında özellikle MHP sini ve onun genel başkanını hedef tahtasına yerleştirdi. Bu ortamda  görünen durum o ki, 1 kasım seçimleri R. Tayyip Erdoğan ve MHP ile onun genel başkanı sayın Devlet bahçeli arasında sert demeçlere ve tartışmalara  sahne olacaktır. R. Tayyip Erdoğan tarafından son günlerde MHP ve genel başkanı sayın devlet Bahçeli için uyguladığı politikalara  ve söylediklerine baktığımızda; Öncelikle siyasi etik durumu hiç de hoş  olmayan bir şekilde; Y. Tuğrul Türkeş’in seçim hükümetine girmesi için sarayında özel görüşme yapması, AKP ile MHP arasında koalisyon hükümetinin kurulamamasında Faturanın tamamını MHP ve Devlet Bahçeliye ait olduğunu defalarca söylemesi, Daha da önemlisi  siyasi ortamda hiç de etik olmayan ( Geçmiş yıllarda Merhum Ecevit ve Demirel’in de çocuklarının olmamasına rağmen; Merhum Erbakan ve Türkeş’ten hiç böyle bir demeç duymadık )  bir şekilde tekraren sayın devlet Bahçelinin bekar olmasına rağmen çocuğunun olmadığını alenen kamu oyuna söylemesi ve son olarak sayın Devlet Bahçeli aleyhine büyük miktarları ihtiva eden tazminat davaları açtırması.

Cumhurbaşkanı  sayın R. Tayyip Erdoğan,  ortamı gererek MHP sini ve onun genel başkanı, sayın Devlet Bahçeli’yi neden hedef seçiyor? ve Neden MHP nin yok edilmesi için Etrafına ve ekibine  talimat veriyor? Öncelikle MHP ve onun genel başkanının, 17 – 25 Aralık operasyonunun yeniden açılarak ucu kime giderse gitsin mutlak surette Yeniden yargıya taşınmalı, sorumlular  mutlaka Türk adaletine hesap vermelerinde talep kar, kararlı ve ısrarlı olmalarıdır. Bu yargılama yapılırsa Sayın Erdoğan iyi biliyor ki bu işin ucu kendine ve ailesine varacaktır. Sayın Bahçeli hiçbir şekilde “ Ver Bilal’i al hükümet “ dememiş olmasına rağmen, Sayın Erdoğan Böyle bir açıklamada bulunmaktadır. Evet niye böyle diyor? Kendiside iyi biliyor ki  hukuk çalışmaya başlarsa sonuç lehlerine olmayacaktır. Diğer önemli olan bir durum ise yıllardır uygulamaya  koydukları, büyük çapta ümit bağladıkları ama sonucunun bir fiyasko olarak meydana çıkıp, Terör olaylarını bu günkü duruma gelmesinde neden olan “ Kürt açılımı “ projesi. Kendiside bu projenin işe yaramadığını  bugün görmüş olmalı ki gündemden kaldırıldığını açıklamakta. İşte MHP ve sayın Bahçeli’nin  baştan beri söylediği bu projede neler vardı? Karşı tarafla hangi konularda anlaşmaya varıldı? Bu ve benzeri hususların açıklanmasını istemesi; Cumhurbaşkanı Sayın R. Tayyip Erdopğan’ ı oldukça rahatsız etmişe benzemektedir.

Bu şartlar dahilinde yapılacak erken seçimde, MHP si ve onun genel başkanının haklığının, seçmen tarafından benimsenmesi,  AKP nin oy kaybına neden olacaktır. İş te bu durum da ister istemez Sayın R. Tayyip Erdoğan saraydaki koltuğunda rahat oturamayacağını bildiği için; Buna çözüm olarak;  MHP ve onun genel başkanını hedef tahtasına yerleştirmesine neden olmaktadır.

]]>
/1-kasim-secimleri-r-tayyip-erdogan-ve-mhp.html/feed 0
SEÇİM YAPILDI ŞİMDİ NE OLACAK? /secim-yapildi-simdi-ne-olacak.html /secim-yapildi-simdi-ne-olacak.html#respond Tue, 16 Jun 2015 12:50:49 +0000 /?p=11787 Siyasi Partiler ile  adaylar için yorucu ve uzun geçen bir süreçten sonra demokrasinin gereği olan milletvekili genel seçimleri tamamlandı. Partilerin bu seçimde aldıkları oylar ve çıkardıkları milletvekili sayıları ayrıca geniş çapta  özellikle MHP ve HDP açısından değerlendirmeye tabi tutulması gerektiğine inanıyorum. Bu konuyu ileriki zamanlarda yapacağımı belirterek önemli olan yeni kurulacak hükümet, Koalisyonu hangi partiler oluşturmalı? Bir takım medya ve iş adamları koalisyonda   hangi partiler bulunmalı, ülke menfaati değil de kendi çıkarları neler? Bu konulardaki düşüncelerimi siz saygı değer okuyucularımla paylaşmak istiyorum.

Öncelikle bir takım insanlar, bu seçim sonuçlarına göre ülkede bir kaos beklentisi içine girdiler. Şimdi ne olacak? Özellikle AKP li gençler 13 yıldır ülke idaresinde bulunan partilerinin  tek başına iktidar olamamasını demokrasinin bir gereği olmasına rağmen bir türlü kabullenemiyorlar. Ama demokrasinin bir gereği olan, Onların ne düşündüğü değil. Seçimler ne getirmiştir. Hangi mesajları vermiştir. Bu seçimlerde değişen üç şey olmuştur. Birincisi, Tek bir  partinin kendi çoğunluğu ile  hükümet etme süreci son  bulmuştur. İkincisi Ya koalisyon hükümeti,  ya da azınlık hükümeti kurulacaktır. Üçüncü durum ise HDP partisi barajı aşarak TBMM girmiştir.  Bunların tamamı Demokrasinin bir gereği. Ülkede kaos olmaz, hatta AKP hükümetleri döneminde doruğa çıkmış olan kutuplaşma ve gruplaşma da bu seçimden sonra istenildiğinde  normale döndürülebilir.

Şimdi Anayasaya Göre,  Cumhurbaşkanı Hükümeti kurma görevini seçimlerden birinci parti olarak çıkmış olan AKP nin Genel başkanı  sayın Ahmet Davutoğlu’na verecektir. Sayın Davutoğlu Kendisini kabul edecek olan diğer bütün  parti genel başkanları  ve parti yetkilileri ile görüşmeler yaparak, bu görüşmelerden, anlaştığı  ve  koalisyon kurabileceği partiyi belirleyerek hükümeti oluşturma çalışmalarına başlayacaktır. Şayet koalisyonu oluşturacak bir netice elde edemez ise,  hükümet kurma görevini cumhurbaşkanına geri iade edecektir. Cumhurbaşkanı bu defa hükümeti kurma görevini isterse sırası ile diğer parti genel başkanlarına verebilir. Ancak görünen durum o ki Sayın Davutoğlu hükümet kurma görevini alır almaz çalışmalarına başlayacak ve  çok büyük bir aksilik olmazsa da koalisyon hükümetini kuracakt��r. Çünkü; 13 Yıldır iktidar olmaya alışkın  olan AKP muhalefette kalmaya  dayanamaz, bu durumu hem kendi kadrosu hem de parti teşkilatları hem de bürokratik kadro  istemez ve kabullenemezler. Burada önemli olan AKP  nin hangi parti ile hükümeti  kuracağıdır. Bu günlerde yazılı ve görsel basının büyük bir bölümü hatta havuz medyası ve birtakım iş adamları dış güçler ve kendilerini bulunmaz Bursa kumaşı olarak gören bir takım entel grubu AKP nin hükümeti mutlak surette CHP ile kurmasını arzu etmeleridir.  Bu durum cumhurbaşkanınca da benimsenmiş gibi görünmektedir.

Uzun süredir İktidar yüzü görmeyen ve seçim yenilgisini tabanına unutturmak isteyen CHP si ve yöneticileri de AKP genel başkanının kendilerine yapacağı görüşme ziyaretini Yeni damat gibi hazır ve heyecanlı  bir vaziyette beklemektedirler.  CHP si  ile ortak hükümet kurulması  bir takım çevrelerce istenilmesine rağmen;  Milliyetçi,  Muhafazakar AKP tabanı ve özellikle Bürokratik kadro bu ortaklığa sıcak bakmamaktadır. Şayet AKP Genel başkanı ve üst yönetim kadrosu bu ortaklığa evet derlerse, Yapılmış olan bu ortaklıktan dolayı  ileride çıkacak olan yüksek tutarlı bir  faturayı AKP nin  zannederim ödemesi  mümkün olmaz.  Ortaklıkta önemli olan en azından asgari müştereklerde  ortakların hem fikir olmasıdır. Özellikle Ana konularda, Taban tabana zıt olan ortaklıkların yürümesi çok zor bir durum. Geçmiş yıllarda bu duruma benzer ülkemizde  çok örnekler  bulunmaktadır. Yürüse bile uzun mesafeli olmadığı gibi, bu kısa sürede   ortaklıktan meydana gelmiş olan hasarların tamiri mümkün olmaz.  Bu nedenle AKP akılcı olmalı, hem üst yönetimin hem bürokratik kadronun hem  de tabanın analaşabileceği bir ortakla yola devam etmesi gerekir ki,  Bu hem Kendi menfaatine hem de ülke menfaatine olur.

]]>
/secim-yapildi-simdi-ne-olacak.html/feed 0
TÜRKİYE OLARAK DÜNYADAKİ İTİBAR VE YERİMİZ /turkiye-olarak-dunyadaki-itibar-ve-yerimiz.html /turkiye-olarak-dunyadaki-itibar-ve-yerimiz.html#respond Mon, 27 Apr 2015 08:09:59 +0000 /?p=11401 Ülke yöneticilerimiz, zaman zaman Konuşma ve beyanatlarında; devletimizin büyük,  onurlu, itibarlı  ve güçlü bir devlet olduğunu söylemekteler. Bunun  en  son örneğini;  TBMM başkanı  sayın Cemil ÇİÇEK ‘İN Anıtkabir Özel defterine “…… Devletimiz, devletler ailesinin güçlü bir üyesi, milletimiz milletler ailesinin onurlu bir üyesi olarak ebediyen yaşayacaktır…..”  şeklinde yazdığı  23 Nisan beyanatında görmekteyiz.   Evet devletimiz büyük, onurlu ama dünya devletleri arasında,  sayın meclis başkanının anıtkabir özel defterine   yazdığı gibi  gücü ve itibarı var mı?  Ülkemizin dünya devletleri arasında ki  gücünü  ve itibarını görmek için fazla teferruata ve araştırmaya gerek yok. Bu güç ve itibarı Yurt dışına çıkmadan  gideceğiniz ülkelerden birisine vize için müracaatınızda görebilirsiniz. Yeşil  pasaportunuz yoksa, Birkaç okul bitirmiş olmanız, milyonlarca lira devletinize vergi ödemeniz, yanınızda onlarca insan istihdam etmenizin, önemli bir meslek icra ediyor olmanızın  ( Serbest çalışan, doktor,  mimar, mühendis,  Avukat, Yeminli mali müşavir, Mali müşavir gibi serbest meslek  mensubu,  Tüccar ve  iş adamı gibi Bunlara yeşil pasaport verilmiyor. )  hiçbir önemi yok. Ancak onların istediği  bütün evrakları verirsiniz sizi bir de mülakata tabi tutar ondan sonra  canları isterse size Vize verirler. Hangi ülkeler bunlar? Yani bize T.C vatandaşına vize uygulayanlar; Afganistan, Andorra, Angola, Arjantin, Azerbaycan, Bolivya, Cibitu, Ermenistan, Etopya, Fas, Kenya, Mısır, Somali ve Zambiya gibi ülkelerinde aralarında bulunduğu yüzlerce ülke. Peki biz Türkiye  olarak kimlere vize uygulamıyoruz, Arjantin, Bolivya, Kenya, Fas, Uruguay gibi ülkelerin de aralarında bulunduğu yüzlerce ülke. Bu durumu anlamak mümkün mü? Tüm Avrupa ülkelerine  ve daha başka ülkelere  mensup insanlar  sizin ülkenize vizesiz girip çıkıyorlar, Ancak siz ise dünyada ismi bile zor bilinen, hatta tarihte  145 yıl idare ettiğiniz bir ülkeye bile  vize almadan gidemiyorsunuz. Bumu güçlü devlet olmak? Bumu onurlu  millet olmak?  T.C vatandaşına vize uygulayan bu ülkelere karşı bizim ülke yöneticilerimizin yapması gereken en önemli karşı icraat; Yeşil pasaport verilecek insan sayısını artırmaktır. Yeşil pasaportun sadece devlet memurlarından belirli statüde olanların dışında; Üniversite mezunu, serbest  meslek erbabı, iş adamı konumunda olanlara da yeşil pasaport verilmesi zannederim vize uygulaması yapan bu ismi cismi bilinmeyen ülkelere karşı da bir tedbir olur diye düşünüyorum.

Evet Ülkemiz yüz ölçüm ve nüfus olarak Dünya  ülkeleri arasında oldukça önemli bir konumda bulunmaktadır. Ama bu ülkeler arasında itibarlı olmak için yüz ölçüm ve nüfusun fazla olması yetmiyor. Önemli olan EKONOMİK AÇIDAN GÜÇLÜ YANİ KALKINMIŞ ÜLKELER ARASINDA YERİNİZİ ALMIŞ OLMANIZDIR.  Tabii bunun yanında komşu ülkelerle ve diğer ülkelerle münasebetlerinizin iyi olması da önemli. Büyük önder Merhum Mustafa Kemal ATATÜRK boşuna “ YURTTA SULH CİHANDA SULH “ dememiş. Söylemlerle, özel defterlere yazmakla güçlü devlet  ve onurlu millet  olunmuyor. Ülke idarecilerinin iyi bilmeleri gereken; Önce devletin  kendisi, kendi  vatandaşları nezdinde itibarlı ve güçlü olmalıdır. Yani ülkede; Demokrasi tüm kurum ve kuralları ile tam işletilmeli, sosyal hukuk devleti ilkesi tam uygulanmalı, Ülke genelinde milli gelirin dağılımı adil olmalı, En önemlisi devlet vatandaşı ile barışık olmalı, Vatandaş devlet nezdinde sınıflara ayırt edilerek korku ve baskı içinde yaşamamalı. Bu kriterler kendi ülkende ve kendi insanın  nezdinde mevcutsa;  Ancak o zaman başka ülkeler ve milletler nezdinde de onurlu ve itibarlı olursun. Aksi durumda; T.C devletini ve milletini itibarsızlaştıran  bu uygulamalar karşısında; Ancak  yurdunu ve milletini seven,  insanların dışında,  başka kimse üzülmez.

]]>
/turkiye-olarak-dunyadaki-itibar-ve-yerimiz.html/feed 0
MİİLET VEKİLİ ADAYLARI /miilet-vekili-adaylari.html /miilet-vekili-adaylari.html#respond Sat, 11 Apr 2015 10:04:22 +0000 /?p=11278 7 Nisan 2015 günü Seçime katılan bütün siyasi Parti genel merkezleri tarafından Yüksek seçim kuruluna teslim edilen  partilerin il il milletvekili aday listeleri;  Saat 17 den itibaren sosyal medya aracılığı ile toplumun bütün kesimleri tarafından öğrenildi.  Toplumun  ve siyasi parti mensuplarının beklediği gibi listelerin olmayacağını ben şahsen tahmin ediyordum. Çünkü müneccim olmaya gerek yok geçmişte hep böyle olmadı mı? Ama buna rağmen yazılı ve görsel medya ile özellikle sosyal medyada ilginç yorum ve yazılar birbirini kovaladı. Bu yazı ve yorumlar,  hem vatandaş hem de Milletvekili aday adayları tarafından yapıldı. Evet bunların % 90 da haklılık payı bulunmaktadır. Ama haklı olmak yetmiyor.

Ben Oy kullanma hakkımı elde ettiğim günden bu güne kadar hiç CHP ye oy vermedim. Ama Bu gün CHP nin genel merkez yöneticilerini tebrik etmemek mümkün mü? Çünkü: Seçime iştirak eden bütün partiler içinde hem de partili üyeleri ile ön seçim yapan tek siyasi parti. Bu nedenle listelerden tek rahatsızlık duymayan siyasi parti CHP  Diğer siyasi partilerden bazıları muhtelif şekil ve usullerde temayül yoklaması yaptılar, ama o yoklamalarda hiç adı geçmeyen insanlar listelerde, hem de bazıları üst sıralarda yer aldılar. Bu durum Türkiye geneli için geçerli. Türkiye geneline ait listeler incelendiğinde görülen o ki: Aday olduğu parti ile uzaktan ve yakından ideolojik hiçbir bağı olmayan,  Büyük şehirler istisna tutulabilir, aday olduğu ilde hiç bulunmamış, Aday olduğu parti de ve ilde hiç emeği geçmemiş ve o ilde yaşamamış sadece parti genel başkanına ve ya diğer parti üst  yönetiminden birine yakın olması ile listede yer almış.

Bu sistem ve yöntem doğru mu? Elbette yapanlar için doğru çünkü onlar doğruluğuna inanmamış olsalar bunu bu şekilde yapmazlar. Ama Vatandaş,  partili ve parti yöneticileri için kesinlikle doğru değil, Çünkü bunun doğruluğunu kabul etmeyenler; Bu listeleri yapanlara şu soruyu soruyorlar.  Kendiniz dilediğiniz gibi  yazacaktınız niye Teşkilat yöneticileri, partililer ve kamuoyu  nezdinde  temayül yoklaması yaptınız? Evet yine kendileri sorunun cevabını veriyorlar, Hala gönlün kalmasın.  Değerli Okuyucularım, Üniversitelerin Rektör seçiminde de durum aynı değil mi? Rektör seçimi için Akademik görevliler seçime gidiyor oy kullanıyor, mensubu oldukları üniversiteyi idare etmesini istedikleri kişiyi belirliyorlar ama son karar mercii Cumhurbaşkanı olduğu için Üniversiteyi yönetecek Rektörü o belirliyor ve atıyor. O ZAMAN O OYLAMA NİYE YAPILIYOR? İşte bu da aynen siyasi partilerin Milletvekili isim ve sıra belirmesi ile aynı.

Şimdi aday adaylıkları süresince vatandaş, partili ve STK ları nezdinde  çalışan büyük harcamalar yaparak yazılı ve görsel medya ile cadde ve sokaklardaki  panolara  reklam veren,  özellikle teşkilat mensubu olan  ve toplumun büyük bir bölümünün aday olarak görmek istediği ama  aday adaylarından listeye giremeyenlere yazık değil mi?  Bir aday adayı sosyal medya da bir mesaj yayınlamış; Kendine her türlü destek verenlere teşekkür etmiş, Bu durumun kendisi için hayırlısının böyle olduğunu düşünmüş ve adaylara başarı dileklerini sunmuş, AMA HENÜZ TANIMADIĞI ÜÇ ADAYADA BAŞARILAR DİLEMİŞ. Bu durum manidar değil mi? Aday adayı, listedeki adayları tanımıyorsa Vatandaş nerden tanısın?

Takriben 25 – 30 yıldır ülkemiz dünyada kalkınmakta olan ülkeler arasında gösterilmektedir. Bir türlü kalkınmış ülkeler arasına giremedik, giremiyoruz. Bunun ana nedeni önce demokrasiyi tüm kurum ve kuralları uygulamadığımızdan. Ülke İdarecileri zaman zaman İleri demokrasiden bahsetseler de işte, Demokrasinin temeli olan, milli iradenin gerçek şekli ile tezahürüne neden olan milletvekili aday belirlemesi ile seçilen ülke idarecileri Ülkemizi  kalkınmış ülkeler arasına sokamıyor ve demokrasimizi geliştiremiyorlar.

]]>
/miilet-vekili-adaylari.html/feed 0
DOĞRULARI BİLMEK VE ONUN YANINDA YER ALMAK /dogrulari-bilmek-ve-onun-yaninda-yer-almak.html /dogrulari-bilmek-ve-onun-yaninda-yer-almak.html#respond Tue, 07 Apr 2015 06:40:36 +0000 /?p=11210 Son Günlerde Ülkemizde bir takım garip olaylar biri birini takip etmektedir.  Toplumda yaşayan duyarlı her insan bu olaylardan endişe duymaktadır. Duyarlı insanlar diyorum çünkü; Başta ülkeyi idare edenler bu olaylardan fazla endişe duymamış gibi söz ve davranış içinde görünüyorlar da ondan. Ama meydana gelmiş bu olaylara bakıldığında öyle hafife alınacak ve endişe edilmeyecek olaylar değildi. Bir günde Ülkenin % 80 nin Elektriği kesiliyor aradan bir hafta zaman geçmiş olmasına rağmen, Bu kesinti neden oldu? Kesintiye kimler sebep oldu? Acaba bir  sabotaj mı? Hiç kimse bilmediği gibi ülkeyi idare edenler de bir açıklama yapamıyorlar veya yapmak istemiyorlar.  Elektrik kesintisinin olduğu saatlerde İstanbul’da bir savcı rehin alınıyor, dokuz saate yakın bir süre savcıyı rehin alan teröristlerle görüşme yapılıyor. Sonuçta görüşmeler nafile, Savcı görevi başında şehit oluyor. Teröristlerle 9 saat neden görüşüldü? Kimler hangi sıfatla görüştüler? Bu görüşmelerde teröristlerin talepleri ne idi?  Bunları da hiç kimse bilmiyor. Ama bu konuda da ülke yöneticilerinden inandırıcı bir açıklama yok. Yine aynı Gün balyoz davasından yargılananlar, Yıllarca hapis yatmış olmalarına rağmen Aynı gün  Beraat ediyorlar. Bu da son derece düşündürücü,  yine  yetkililerden bir açıklama yok. Bu olayların aynı gün tezahür etmiş olması tesadüf mü? İşte bunları bilenler elbette ülkeyi idare edenlerin dışında kimse olamaz.

Bu ülkede  cereyan eden olaylardan, bu ülkede yaşayan insanların bilgi sahibi olması en tabii haklarıdır diye düşünüyorum. Tabii bu  hakka karşı bu ülkeyi idare edenlerin de bu olayların gerçek yüzünü bu ülke insanına açıklamak  da onların görevleri değil mi?  Ama gel gör ki idareciler sanki cereyan eden bu olaylardan sorumlu değillermiş gibi davranmaktalar. Asıl olan;  Ülke idarecilerinin, idare ettikleri, insanların yanlarında olmalarıdır.  Çünkü: Ülke insanı Haklıdır da ondan. İnsanların, kendine, aile fertlerine, içinde yaşadığı topluma karşı bir takım sorumlulukları bulunmaktadır. Ülkemizde yaşanan bu olayların cereyan etmesinde;  Ülke insanının, her türlü fitne ve fesattan uzak kalması için, Ülke idaresinden sorumlu olanların,  üzerine düşeni yapması gerekmektedir.  Bu da ancak  haklının yanında ve hakkın yanında olmakla mümkün olur. Haklının yanında olmayan insanlar, her şeyden önce kendilerine kötülük yaptıkları gibi, içinde yaşadıkları topluma da kötülük yapmış olurlar. Toplumda tezahür etmiş kötü ve fena işlere, iyiler eğer  müdahale etmezlerse,  meydana gelen zarardan herkes payına düşeni alır.

Güçlü olan kendini haklı görmemelidir. Ben güçlüyüm, elbette haklı benim dememelidir. Özellikle,  ülke yöneticileri Toplumda; Haklının güçlü olduğu anlayışını icraat ve davranışları ile mutlak surette göstermelidirler.  Eğer Ülke idarecileri  bunu yapmayarak, kul hakkını göz ardı eder, Kıyamet gününde hakkı  olan herkesin hakkının verileceğini unuturlarsa,  vay geldi onların kıyametteki hallerine. Eğer ülke idarecileri doğrunun, haklının yanında değillerse, Bizler yani idare edilenler, bazen aleyhimize de olsa,  haktan ayrılmayarak, Haklı olan Güçlünün yanın da olmalıyız.

]]>
/dogrulari-bilmek-ve-onun-yaninda-yer-almak.html/feed 0
DEMOKRASİ VE MİLLETVEKİLİ ADAYLARI /demokrasi-ve-milletvekili-adaylari.html /demokrasi-ve-milletvekili-adaylari.html#respond Tue, 24 Feb 2015 07:37:00 +0000 /?p=10976 Ülkemiz Demokrasi ile yönetiliyor,  Dünyadaki en güzel idare  yöntemlerinin başında  da demokrasi gelmektedir. Demokrasi kelimesi  bize Fransızca da “Democratie “ sözcüğünden girmiş olan yunanca bir kelime. Anlamına baktığımızda Demokrasi:  “ Tüm üye ve vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirme, eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimi” olarak tarif edilmekte. Gerçekten tarifi çok güzel. Bu tarife bazı ilim  adamları  ve yazarlar şu kısa anlamları da  vermektedirler.

  • Çoğunluğun Yönetimi,
  • Azınlık haklarını güvenceye alan yönetim,
  • Sosyal eşitsizliği yok etmeye çalışan yönetim,
  • Fırsat eşitliği sağlamaya çalışan yönetim,
  • Fakirin yönetimi
  • Kamu hizmetinde bulunmak için halkın desteğine dayanan yönetim,

Evet, bu kısa anlamlarda ifade edilenler de   gerçekten çok güzel. Ama,Ülkemizde demokrasinin uygulamasına baktığımızda, bu kısa anlamları ihtiva eden nitelikleri  görmemiz mümkün mü? Ülke yönetiminde çoğunluk varmış gibi görünüyor ama temsilde adalet var mı? Ülkemizde azınlık hakları güvencede mi? Bir tarafta  ayda 949,07 TL.  asgari ücretle geçinmeye çalışan büyük çoğunluk, diğer tarafta ise 8.190,00 TL. maaşı az bulan seçilmiş vekil,  Bir tarafta 10.000,00 TL. Emekli maaşı alanların mevcudiyeti diğer taraftan 1.071,00 TL maaş alan emekli.  Böyle mi sosyal adaletsizlik yok edilecek.  . Hani Deveye sormuşlar ya” Neden boynun eğri, nerem doğru ki demiş ya” Aynen onun gibi. İş te bu olumsuzluklar ortamında Demokrasi ile idare edilen  ülkemiz seçime gidiyor.  Seçim sistemimizdeki  aday tespit sisteminde de  durum pek farklı değil.

  1. dönem Milletvekilliği seçimi, 12.Haziran 2011 Pazar günü yapıldığı için;  25. Dönem milletvekili genel seçiminin  7 Haziran 2015  Pazar günü yapılacağı, 22 Ocak 2015 tarihinde resmen ilan edildi. Yapılacak bu seçimlerde Milletvekili  adaylarının  tespiti ise;  22 Nisan 1983 tarihinde kabul edilerek, 24 Nisan 1983 tarihinde yayınlanan 2820 sayılı “ Siyasi partiler kanunu “ na göre yapılacak.  Söz konusu bu kanunun  en son 28 Mart 1986 tarihinde değiştirilmiş olan 37. Maddesinde “ Siyasi partiler, Milletvekilliği genel veya ara seçimlerinde, adaylık için müracaat eden veya adaylığı uygun bulunanlar arasından, adayların tespitini; SERBEST, EŞİT, GİZLİ OY,  AÇIK TASNİF ESASLARI ÇERÇEVESİNDE, tüzüklerinde belirleyecekleri usul ve esaslardan biri veya birkaçı ile yapabilirler.” Hükmünü ihtiva etmektedir. Her parti yönetimi milletvekili  adayların nasıl belirleyeceğini  kendi tüzüğünde yazıyor. Kanunun ana ruhu bu olmasına karşılık,  yıllardır görüyor ve yaşıyoruz ki Parti üyelerine dayalı hakim güvencesinde gizli oy açık tasnifle Milletvekili adayları belirlenmiyor. Bütün siyasi partiler istisnaları hariç, Genel merkez belirlemesi  ile bunun adına;  Teşkilat yoklaması, kamuoyu yoklaması,  benzeri gibi isimlerle diledikleri aday adaylarını sıralamaya tabi tutuyorlar. Aynen Temelin Fıkrası gibi:  Temel, Dursun’a bir bilmece soruyor, Diyor ki  “ Kafası sarıdır, kafes de durur, cik cik öter bil bakayım bu nedir? Dursun,  keklikden başlayarak bütün benzer kuşların adlarını sıralıyor, ancak her seferinde Temel bilemedin bilemedin şeklinde cevap verince;   Dursun kızıp soruyor. Peki Nedir? Temel  diyor ki Hamsi. Dursun iyice kızıp soruyor, Hamsinin kafası sarı olur mu? Temel Boyadım diyor. Peki kafes de durur mu diyor, Temel Koydum onu diyor. Öyleyse hamsi cik cik öter mi? Deyince, Temel Diyor ki O da bu bilmecenin  şaşırtmacasıdır. “  İş te  ülkemizde uygulanan Milletvekili aday ve sıra belirlemesi bu  bilmece gibi, Partiler adaylarını ve sıralarını genel merkez yoklaması ile  yapıyorlar. Arkasından da biz milletvekili isim ve sıralamasını Demokratik yöntemlerle belirledik diyorlar, işte şaşırtmaca.   Bu durumu aşağı yukarı bütün aday adayları da biliyor.  Ama yine de  bu sıralama belli oluncaya kadar da aday adayları, görsel ve yazılı medyada, kendilerine hiç faydası olmayan, reklam panolarında   reklam yarışına giriyorlar.  Tabi bundaki amaçta başka, adaylıkta hiç şansı olmayan muhteremler,  bu yolla kendisinin partili ve aday adayı olduğunu seçimlerden sonra özellikle partisi iktidar ve ya iktidar ortağı olursa,  faydası olur düşüncesi ile bu yolu kullanıyor. Tabii  sonuçta seçim oluyor; siyasiler milli irade tecelli etti demeçleri veriyorlar. Aday olduğu ili tanımayan. Kendisinse oy veren insanın özelliklerini bilmeyen, kısacası tepeden inme adaylara  vatandaş oy vermek mecburiyetinde bırakılıyor.  İşte aday adayları, işte adaylardan sıra ve aday belirleme,   işte seçim ve işte Demokrasi.  Ama gerçek anlamını  Tarifinde bulduğumuz,  batılı ülkelerde uygulanan ve toplum olarak hasretle  özlemini çektiğimiz  gerçek demokrasi  bu değil.
]]>
/demokrasi-ve-milletvekili-adaylari.html/feed 0