Dolar : Alış : 2.91 / Satış : 2.9152
Euro : Alış : 3.2883 / Satış : 3.2943
HAVA DURUMU
hava durumu

sivas24°CÇok Bulutlu

- Hoşgeldiniz - Sitemizde 16 Kategoride 2951 İçerik Bulunuyor.

Son Haberler

Mevlid Kandilinin Önemini Biliyormusunuz

02 Ocak 2015 - 244 okunma kez okunmuş
Ana Sayfa » Gündem»Mevlid Kandilinin Önemini Biliyormusunuz
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-’in doğum gecesi Hicri Rebiülevvel ayının onikinci gecesidir. 2 Ocak 2015 Cuma günü Mevlid Kandili gecesi olacak. Peki Mevlit Kandilinin önemi nedir? Ayrıntılar haberimizde…
Rasulullah Efendimiz, Cenab-ı Hakk’ın en sevgili kuludur. Kur’an-ı Kerim, baştan sona O’nun mehdiyle doludur. Bazı ayet-i kerimeler doğrudan Efendimiz’i medhederken bazıları da işareten medhetmektedir. Cenab-ı Hak, biz kullarına da, çok sevdiği habibini medhetmemizi, O’nu sevmemizi ve Sünnet-i Seniyye’sini adım adım takip etmemizi emretmektedir. Bunun en mühim esası ise muhabbettir. Ümmet-i Muhammed, Allah ve Rasulü’nü çok sevmenin, her fert üzerine bir farz-ı ayn olduğu hususunda icma etmiştir. Hatta dinin esası muhabbettir. Şu rivayet bunu açıkça ortaya koymaktadır:
İSLAM’A UYAN HER ŞEYİ SEVMEK UYMAYANDAN NEFRET ETMEK
Rasulullah Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Şirk, karanlık gecede Safa tepesinde yürüyen kara karıncanın hareketinden daha gizlidir. Bunun en küçüğü, zulüm olan bir şeyi sevmek ve adalet üzere olan bir şeye buğzetmektir. Din de zaten muhabbet ve nefretten başka bir şey mi ki? Nitekim Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır:
«De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Ğafur ve Rahim’dir/son derece mağfiret ve merhamet edicidir.» (Ali İmran, 31)” (Hakim, Müstedrek, II, 319)
Demek ki temel mesele; İslam’a uygun olan her şeyi sevmek, İslam’a uymayan her şeyden nefret etmek…
Ayet-i kerimede ifade edilen hakikat ise şudur: Allah Teala’yı sevdiğini iddia eden kişi, Peygamber Efendimiz’in Sünnet’ini ihya ederek bu sözünü ispat etmelidir. Kişi Rasulullah Efendimiz’i büyük bir titizlikle taklit ederse, Cenab-ı Hak, o kulunu sever ve günahlarını affeder. Allah Rasulü Efendimiz’i Cenab-ı Hakk’ın istediği şekilde tam olarak taklid edebilmek için de onu büyük bir sevgiyle sevmemiz lazımdır. Aksi takdirde, Yüce Rabbimiz, Efendimiz’e karş�� ilgisiz kalanları küfre düşmekle tehdit etmektedir. Yukarıdaki ayet-i kerimenin devamında şöyle buyrulur:
“De ki: Allah’a ve Rasulü’ne itaat edin! Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kafirleri sevmez.” (Ali İmran, 32)
VESİLELERİN EN GÜZELİ
Şu muhakkak ki tam bir müslüman olabilmek için Peygamber Efendimiz’i çok sevmeye ihtiyacımız vardır. O’na karşı beslediğimiz muhabbeti artırmak için de muhtelif vesilelere muhtacız. İşte bu vesilelerin en güzeli Mevlid Kandili merasimleridir.
Mevlid kandillerinde Rasulullah Efendimiz’e bol bol salat u selam getirmeliyiz. O’nun ibadetlerinden, ahlakından, hadis-i şeriflerinden mucizelerinden ve mübarek hayatından bahsetmeliyiz. Bu şekilde O’nu daha yakından tanıyarak Sünnet-i Seniyye’sini hayatımıza tatbik edebilir ve O’na olan muhabbetimizi artırabiliriz. Bunlar da bize ahiretteki ebedi cennetin ve ebedi saadetin yolunu açar. Zira PeygamberEfendimiz’e muhabbet beslemek, kafirlere bile fayda sağlamıştır.
Urve bin Zübeyr şöyle der:
“Süveybe Ebu Leheb’in cariyesi idi. (Efendimiz’in doğum müjdesini getirince) Ebu Leheb sevincinden onu azad etti. Süveybe bir müddet Peygamber Efendimiz’i emzirdi.
Ebu Leheb öldüğü zaman, ailesinden birine rüyasında fena bir halde göste­rildi. Akrabası ona:
«−Neyle karşılaştın?» diye sordu. Ebu Leheb:
«−Sizden ayrıldıktan sonra hiç­ hayır yüzü görmedim. Yalnız Süveybe’yi azad ettiğim için şuradan sulandım!» (diye başparmağıyla şehadet parmağı arasındaki bir deliği gösterdi).” (Bkz. Buhari, Nikah, 20)
Cenab-ı Hak şöyle buyurur:
“De ki: «Ancak Allah’ın lütuf ve rahmetiyle, yalnız bunlarla sevinsinler. Bu, onların toplayıp durduklarından daha hayırlıdır.” (Yunus, 58)
Cenab-ı Hak, burada bize Allah’ın rahmetiyle sevinmemizi emretmektedir. Allah Rasulü Efendimiz ise en büyük ilahi rahmettir. Nitekim ayet-i kerimede şöyle buyrulur:
“(Rasulüm!) Biz seni alemlere ancak rahmet olarak gönderdik.” (el-Enbiya, 107)
PEYGAMBERİMİZİN DOĞDUĞU GÜNÜN ÖNEMİ
Peygamber Efendimiz’in doğuşu, bütün alemler için büyük bir rahmet ve berekettir. Bu sebeple herkesin muhtelif ibadetlerle Cenab-ı Hakk’a şükretmesi icab eder. Zira Rasulullah r Efendimiz’e, pazartesi günü oruç tutmanın fazileti sorulduğunda, şöyle buyurmuşlardır:
“O gün, benim doğduğum, peygamber olduğum (veya bana vahiy geldiği) gündür.” (Müslim, Sıyam 197, 198)
Mü’minlere rahmet olan bu nevi diğer günler için de Allah’a şükredilir. Nitekim Allah Rasulü Medine’ye geldiğinde yahudilerin aşura günü oruç tuttuklarını görmüştü. Sebebini sorduğunda yahudiler:
“–Bu büyük bir gündür. Allah Teala, bu günde Musa’yı kurtardı, Firavun hanedanını ise denizde boğdu. Musa u da Allah’a şükür için o gün oruç tuttu.” dediler. Bunun üzerine Rasul-i Ekrem Efendimiz:
“–Ben, Musa’ya sizden daha yakınım.” buyurdu­lar. O gün oruç tuttular ve mü’minlere de o gün oruç tutmalarını emrettiler. (Buhari, Enbiya, 24)
Hatta buna o kadar ehemmiyet verdiler ki, şöyle buyurdular:
“Her kim sabahleyin bir şeyler yediyse, günün geri kalanında bir şey yemesin, (oruç tutsun)! Her kim bir şey yemediyse, o da hemen oruca niyetlensin! Zira bugün aşura günüdür.” (Buhari, Savm, 69)
PEYGAMBERİMİZİ SADECE KANDİL GECELERİ HATIRLAMAMALI!
Kandil geceleri ve onlara benzer diğer gün ve geceler birer örf, adet ve gelenek olup dinin aslına taalluk etmez. Dolayısıyla bunları meşru ya da sünnet diye tavsif etmek doğru değildir. Bu tür faaliyetler, dinin asli hükümlerinden biriyle de çelişmez.
Ancak insanlar, muayyen gün ve mekanlarda, geçmişteki mühim hadiselerle daha kolay irtibat kurabilir ve ulvi heyecanları daha rahat hissedebilirler. Bunlar vesilesiyle, içinde bulunduklar anda geçmişi hatırlar, görünenden görünmeyen aleme kolayca intikal edebilirler. O halde böyle muayyen günlerde insanların bir araya gelmesini fırsat telakki etmeli, onları hayra ve salih amellere teşvik etmelidir. Zira bu günlerde -vaktin tespitinde ister hata, ister isabet edilmiş olsun- büyük kalabalıklar camilere toplanmaktadır. Bu insanların, Allah’ın zikri ve Rasulü’nün muhabbeti sebebiyle toplanmış olmaları bile Allah’ın rahmetini ve fazlını celbetmeye kafidir.
Ancak Peygamber Efendimiz’i sadece Mevlid Kandili’nde hatırlamak, bizim için büyük bir eksiklik olur. Halbuki biz Rasulullah’ı her zaman hatırlamalı, kalplerimiz daima onunla meşgul olmalıdır. Mevlid Kandili de, Efendimiz’i bize hatırlatan vesilelerden sadece biri olmalıdır.
MİRAÇ KANDİLİNDE BOL BOL SALATÜ SELAM OKUYALIM 
Sultan I. Ahmet Han, her gün sabahleyin bir kağıda “Muhammed” ismini yazar ve sarığının kıvrımları arasına yerleştirirdi. Bununla:
“Benim büyüklüğüm tac sahibi olmakta değil, senin ism-i şerifini her gün başımda taşımakladır Ya Resulallah!” demek isterdi. Yine bu yüce Sultan:
“−Rasulullah’ın kabrinin kandillerinde zeytinyağının yanması muvafık değildir” diyerek Türbe-i Rasulullah’ın kandillerinde yakılmak üzere gül yağı vakfetmiştir.
Hayatımızın her anında Rasulullah Efendimiz’in Sünnet-i Seniyye’sini yaşayarak daima O’nunla beraber olmalıyız. En azından bol bol salat u selam okuyarak, Efendimiz ile alakamızı canlı tutmalıyız. Zira salevat-ı şerifenin feyiz ve bereketi pek çoktur. Cenab-ı Hak şöyle buyurur:
“Allah ve melekleri, Peygamber’e çokça salat ederler. Ey mü’minler! Siz de O’na salavat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin!” (el-Ahzab, 56)
RESULULLAH EFENDİMİZE EN YAKIN OLAN KİŞİ
Peygamber Efendimiz’e salevat getirmenin o kadar çok faydası vardır ki saymakla bitmez: Bir salevat getirene, Cenab-ı Hak on rahmet eder, on derece yükseltir, on sevap verir ve on günahını siler. Rasulullah Efendimiz, onun salat u selamına cevap verir ve kıyamet günü ona şefaatçi olur. Salevat hürmetine dualar makbul olur. Kıyamet günü Efendimiz’e en yakın olacak kişi, en fazla salevat getiren kimsedir…
Rivayet edilir ki Hindistan’da bir ayakkabı tamircisi, hem çekiç vurur hem de onunla ahenkli bir şekilde salevat getirirmiş. Bir gün yanına bir kişi uğramış. Tamircinin bu halini görünce:
“‒Sen nerede Muhammed nerede? O seni duyamaz!” demiş. Bu hadisenin üzerinden dört sene geçtikten sonra Cenab-ı Hak bu zata hacca gitmeyi nasib eylemiş. Efendimiz’i ziyaret ettiği esnada Hücre-i Saadet’in önünde durunca içeriden, çekiç sesiyle birlikte ayakkabı tamircisinin nağmeli salat u selamını işitmiş. Cenab-ı Hak, bu şekilde, mü’minlerin salat u selamının Rasulullah Efendimiz’e arzedildiğini açıkça göstermiş. (es-Seyyid Muhammed bin Alevi el-Maliki, Havle’l-ihtifal bi’l-Mevlidi’n-Nebeviyyi’ş-Şerif, s. 15)

Facebook Hesabınızla Yorum Yapabilirsiniz

YORUMLAR

İsminiz

 

E-Posta Adresiniz

Yorumunuz