Dr. Ahsen Batur’un, ’1200 YILLIK SÜRGÜN’ isimli yeni çıkan kitabı henüz elime geçmediği için okuyup inceliyemedim. Ancak kitabın tanıtımını Yeniçağ Gazetesinde Selcan Taşçı’nın köşesinde okudum. Selcan Taşın’nın özetlemesinden anladığım kadarıyla Dr.
Ahsen Batur kitabında, Göktürk İmparatorluğu ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu arasında geçen 1200 yıllık tarih döneminde
milletimiz, kendi adını, yani TÜRK adını ihmal ederek,çeşitli hanedan adlarıyla devletler kurmuş, fakat devlet çarkının işleyişini de, devletin kurucu unsuru olan Türkleri ihmal ederek, diğer imparatorluk halklarından olan devlet adamlarına bırakmak suretiyle kendi milliyetini geri plana atmıştır. Mesela bunlardan, son imparatorluğumuz Osmanlı Devletinde saray çevresinde yer alan çeşitli devşirme aydınların TÜRK’e bakışını aksettiren örnekler çok hazin ve gönül yaralayıcıdır.
Kitapta anlatılan ve Türk Milletini hakir gören, Osmanlı saray çevrelerinde kümelenmiş aydınlarının Türk’e bakışına birkaç örnek verelim:
- İbni Bibi Türklerden ‘cahil Türkler’ diye bahsediyor.
- Kerimüddin Mahmut isimli müelif Türklerden ‘mel’un Türkler’, ’dinsiz zümre’ diye bahsediyor.
- Şair Baki, ‘Türk ehlinin ey hace biraz başı kabadır’ diye hakaret ediyor.
- Şair Nef’i, ‘Türk’e Hak, çeşm-i irfanı haram kılmıştır’ diye aşağılıyor.
- Meşhur tarihci Naima ise Türklere, ‘ nadan Türk – idraksiz Türk çirkin suratlı Türk – mel’un Türk ‘ gibi kötü sıfatlarla anarak onları ’ ‘çoban köpeği ‘ ne benzetiyor.
- Gelibolulu Mustafa Ali Türk’ü ‘ çeşit biçimde çirkin kimseler ‘ olarak tavsif ederek ‘pasaklılar ‘ diye hakaret ediyor.
- Hoca Sadettin isimli saray tarihcisi, ‘ Etrak-i bîidrak ‘ sözünü ortaya atmaktan gayrı, ‘Akılsız Türk, – Hilebaz Türk, – Aptal Türk, -
Kudurmuş Türk’ gibi daha birçok hakaretlerde bulunmaktadır. ’baban da olsa Türk’ü öldür’ diye şiirler yazan Enderun halkından, Kadimî mahlaslı Hafız Hamdi Çelebi, ayrıca Hz. Peygamber’in, ‘Türk’ü öldürün,kanı helaldır’ gibi uydurma bir hadisini rivayet
ediyor.
- Darulfünun hocalarından Ahmet Naim, ‘ Türk’ün geçmişini öğrenmesine, bilmesine ihtiyaç yoktur; Şeriatı öğrensin yeter ‘ diyor.
- Ebuzziya Mecmuası, ‘ bizim türklüğümüz sembolizmden ibarettir’ diyor.
- 1920 nin şeyhülislam’ı Mustafa Sabri, Türklük’ten tiksinti ile bahsediyor ve şiir yazarak Türklük’ten istifa ettiğini söylüyor. Şöyle:
‘ Yalnız Müslüman ve insan olarak kalmak üzere, Türklük’ten şeref ve izzetimle istifa ediyorum Allah’ın huzurunda, Tövbe yarabbi tövbe Türklüğüme, beni Türk Milletinden addetme!’ ( Bu Mustafa Sabri adına AKP iktidarı döneminde vakıflar kuruldu ve
torunları da AKP den milletvekili adayı oldu.)
Evet, bu birkaç örnekten de anlaşılacağı gibi Osmanlı’nın devşirmeleri böylsine bir katıksız Türk dşmanı idiler ve kendileri mensub oldukjarı etnik kökeni gerine gerine, övüne övüne anlatırken bir tek Türkler Türk olduklarını söylüyememişler ve Saraya dahi girememişlerdir.
Bunun çarpıcı örneğini Ahmet Vefik Paşa vermektedir: Ahmet Ahmet Vefik Paşa Bursa valisi olunca şehir eşrafını tanımak ister ve
eşraf ile bir toplantı yapar. Toplantıda herkese sorular sorar ve hangi cemaata mensub olduklarını da öğrenmek ister. Bunun üzerine orada bulunanlar, rum cemaatinden, Ermeni cemaatinden, Arnavut cemaatinden, Boşnak cemaatinden vs. olduklarını söylerler.
Bu sırada, arka sıralarda sessizce oturan bir adam, Ahmet Vefik Paşa’nın dikkatini çeker ve ona da, ‘baba sen kimsin? ‘ diye
sorar. Adam ayağa kalkar ve çekinerek mahcup bir şekilde, ‘Affedersiniz Paşa Hazretleri ben Türküm ‘ diye cevap verir. Bunun üzerine
Ahmet Vefik Paşa, ‘ baba utavacak ne var;ben de Türküm.’der. Bunun üzerine hayretler içide kalan ihtiyar, ‘ Sahi mi sölüyorsun Paşa hazretleri? Türk’ten de paşa mı olurmuş! ‘ diyerek, duyduğuna i-nanamadığını ortaya koyar.
Evet sayın okuyucularım, Yazı uzadı. Ama konu bitmiyor. Geçmişde olanlardan sadece denizde damla sayılabilecek birkaç örneği verdikten sonra, günümüze gelecek olursak, görürüz ki, devşirmelerin ihaneti hiç bitmeden aynen devam ediyo! Müzmin Türk düşmanlıkları aynen devam ediyor. Kurtuluşuna katılmadıkları ve kuruluşuna da taham-mül edemedikleri Millî Devletimizi yok etmek ve elimizden almak üzere bu gün yeniden hortlamış bulunuyorlar.
Politikacı olarak, bürokrat olarak, akademisyen olarak,gazeteci olarak, ülkedeki iktidar değişikliğini fırsat bilip, bulundukları köşelerinden bütün güçleriyle ve canhıraş bir şekilde Devletimize ve Cumhuriyetimize saldırıyorlar. Kucağımızda oturup sakalımızı yolmaya devam ediyorlar. Demokrasi ve insan hakları maskesi altında halkımızı 36 etnik gruba bölerek milletimizi lime lime ediyorlar. Şehevî bir kin ile Türklüğe saldırıyorlar. Bir AKP il başkanının, ‘ AKP iktidarı sayesinde Türk olmaktan kurtulduk ‘ demesi, devşirmelerin nasıl bir Türk düşmanı olduklarını açıkca ortaya koymuştur. Yeni anayasa çalışmalarında, türlü ayak oyunlarıyla, Tütklük kavramını anayasadan çıkarmaya çalışmaları kötü niyetlerini zaten apaçık ortaya koymaktadır.
Türk Halkı bu muhataralı günlerde poşet utancından, kömür lekesinden mutlaka kurtulmalı, kapıyı çalan uğursuz tehlikeyi görmeli ve millî beka’yı kurtarmalıdır.
Unutulmasın ki; Göktürk İmparatorluğundan 1200 sene sonra kendi adımızla kurduğumuz Türkiye Cumhuriyeti Devleti”ni, anayasa dan da adımızı silmek suretiyle elimizden almak üzeredirler. Yani son darbe, indirici yumruk vurulmak üzeredir.
Yazıyı Süleyman Nazif’in feryadıyla bitirelim:
UYAN EY EHLİ VATAN!
