Hükümet yetkililerinin büyük bir şevkle yürütmekte olduğu ikinci açılım konusunda Terörist Başının tespit ettiği yol haritasının ipuçları artık iyice netleşmeye başladı. Bundan böyle, mahkemelerde Kürtler kendilerini Kürtçe savunabilecekler. Yani Türk Yargısı artık iki dillidir.
Kürtçe bilmeyen hakimler, avukatlar, zabıt katipleri vs. tercümanın ağzına bakarak söylenenleri anlamaya çalışacaklar. Bunun devamında, yeni yapılmakta olan Anayasadan Türklük kavramının çıkarılması tartışmalarının yoğunlaştığını görüyoruz. Büyük ihtimalle ve bu gidişle o da yakında bölücü başının istediği şekilde sonuçlanmış olacaktır.
Çünkü bizzat Başbakan “Eğer Anayasa Komisyonu, Mart 2013 sonuna kadar Yeni Anayasayı yapamazsa” Dörtlü çözüm yerine ikili çözümle Referanduma gideceklerini her fırsatta açıklamaktadır. Yani yeni Anayasa AKP, CHP, MHP ve BDP tarafından yapılamazsa AKP ve BDP tarafında mutlaka yapılacak denilmektedir.
Bütün bunlar yapılırken de PKK silah bırakacak ve silahını bırakan teröristlerden isteyenlerin yurtdışına çıkmasına izin verilecek hatta yardımcı olunacak. PKK’nın yurtiçindeki silahlı militan sayısı kaçtır ? Bazı kaynaklar bir zamanlar 500 kadar olduğunu ifade ediyordu.
Kaç olursa olsun.
Diyelim ki Türkiye’dekilerinin hepsi silahlarını bırakıp Irak’a, İran’a veya Suriye’ye çekildiğinde PKK bitmiş mi olacak ? Mesela bizim sınırlarımızın dışında, Irak Kürt Bölgesi sınırları içindeki PKK’nın en önemli kampı olan Kandil boşaltılıp, kapatılacak mı? Bölücü örgütün silahlı militanlarının çok büyük bölümü zaten sınırlarımın dışında, yani Irak, İran ve Suriye’de değil mi? Bu Devletler tarafından barındırılıp gerektiğinde Türkiye’ye karşı kullanılmıyor mu ?
Varsayalım Türkiye’de ki teröristler daha iyi şartlarda yaşamayı tercih ederek AB ülkelerine çekildiklerinde PKK bitirilmiş mi olacak ? Bu örgütün finans kaynakları eğitim kampları, dernekleri, koruyup kollayanları, kısaca beyin takımları ve stratejik üsleri AB ülkelerinde değil mi?
Akan kanın durmasını, anaların gözyaşının dinmesini istemeyecek tek bir Türk vatandaşının olabileceğini düşünmek bile mümkün değildir.
Ancak PKK denen bölücü terör örgütünün neden be kimler tarafından kurulduğunu ve 30 yıldır nerelerden beslendiğini düşündüğümüzde, biz ne yazık ki açılımcılar kadar mutlu ve umutlu olamıyoruz.
15 Mart 1997 tarihinde Küba Devlet Başkanı Fidel Kastro bizim bazı devlet yetkililerimize PKK için şunları söylemişti;
“ABD ve AB destekli, Türkiye’deki olayları izliyorum. Sizin oradaki PKK öncülüğünde süren Kürt hareketi ABD’li YANKEE’nin petrol bekçisidir.”
Sonuç olarak;
PKK’yı, özellikle ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesiyle birlikte düşündüğümüzde ve bu proje içindeki gelişip güçlenmesini, siyasal kanatlarının da oluşturularak Türkiye Cumhuriyeti devletine muhatap haline getirilmiş olmasını değerlendirdiğimize; PKK’nın diğer amaçlarının yanında ve aynı zamanda ABD’nin Petrol bekçisi olduğunu da net olarak görebiliyoruz.
Hal böyle iken PKK terör örgütünün tasfiye edilmesinin ancak onu büyütüp besleyenlerin istedikleri zaman mümkün olabileceğine inanıyoruz. Bu durumda; Devletimizin Milli ve Üniter Yapısını tehlikeye sokmak pahasına, yapılacakların (PKK sözcülerinin de telaffuz ettiği gibi) belki de seçimlere kadar bir eylemsizlik kararından ibaret kalacağından endişe duymaktayız.