“Bizim çetrefilli, anlaşılması zor bir yolumuz yok. Dümdüz bir yolumuz var. O da demokratik cumhuriyet, özerk Kürdistan’dır.”

Bu sözler meydanlarda, konferans salonlarında veya sohbet ortamlarında söylenmiş sözler değildir.

11-Şubat-2013 günü yani yaklaşık 4,5 ay kadar önce BDP Milletvekili Gültan Kışanak tarafından TBMM kürsüsünden söylenen sözlerdir.

Hem de Türkiye Cumhuriyeti haritası üzerinde kırmızı renge boyadığı, 15 ilden müteşekkil “Kürdistan haritasını” (!) tüm Milletvekillerine göstererek yaptığı konuşmadan alınan cümlelerdir.

Gültan Hanımın Kürdistan’a dâhil ettiği 15 ili merak mı ettiniz?

Meclis Kürsüsüne kadar getirdiği haritasından tespit edelim: Şanlıurfa, Mardin, Şırnak, Hakkâri, Diyarbakır, Batman, Siirt, Bitlis, Muş, Bingöl, Ağrı, Van, Iğdır, Kars, Ardahan.

****

Peki, Özerklik ne demektir? En kısa tanımı: “Bir topluluğun ayrı bir yasaya bağlı olarak kendi kendini yönetme hakkıdır. Yani Muhtariyet, yani Otonomi.”

Özerklik bu demek olduğuna göre, gerçekleştiğinde Tek Devlet, Tek Bayrak, Tek Millet, Tek Vatan, Tek Dil kavramlarını telaffuz etmenin imkânı ve herhangi bir anlamı kalacak mıdır?

Kendi çıkaracağı kanunlara göre yönetilecek olan “Özerk Kürdistan”da, Kürdistan Bayrağının da dalgalanması gerçekleşmiş olacağından  ”Tek barak” kendiliğinden  ”ikilenmiş” olacaktır.

Kendi Dilleri kendi bölgelerinde eğitim dili, hatta resmi dil olacağına göre, dil de tek olamayacaktır.

Kendi bölgelerinde kendi parlamentolarını kuracaklarına kendi kanunlarını çıkarabileceklerine göre tek devlet kavramı da ortadan kalkmış olacaktır.

Hiç kimse kendini aldatmasın “açılım süreci” dedikleri şey eğer BDP ve PKK istekleri doğrultusunda sonuçlanırsa 1923 yılında kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti devleti kuruluş felsefesiyle birlikte tarihe gömülmüş olacaktır.

*****

Güneydoğu Anadolu Bölgemizde yukarıdaki endişelerimizi güçlendiren gelişmeler özellikle son birkaç aydan beri dikkat çekici bir biçimde devam etmektedir.

“Barış süreci” dedikleri sürecin ilk bölümünün tamamladığını, sıranın “Hükümetin adım atmasında” olduğunu söyleyen İmralı Canisi Apo ve BDP yetkilileri Hükümetin atacağı adımları sıralamakta ve bu konuda acelelerinin olduğunu ısrarla ve tehditkâr bir üslupla dillendirmektedirler.

“Büyük bölümü sınır dışına çekildi” diye yutturmaya çalıştıkları silahlı örgütleri ise peş peşe gerçekleştirmeye başladığı eylemleri ile Hükümeti sıkıştırmaya devam etmektedir.

Bütün bunlar yetmiyor olmalı ki; onarılmakta olan karakollara tepki bahanesiyle bu günden (30-Haziran-2013) itibaren de bölge halkı, BDP’nin öncülüğünde sokaklara ve meydanlara dökülmeye başlanacaktır.

****

Hâsılı Türkiye huzursuzdur.

Hem de 90 yıllık Cumhuriyet döneminin en büyük ve en tehlikeli huzursuzluğunu yaşamaktayız.

Hükümet, Gezi Parkı eylemleri için ortaya koyduğu sert, itici ve uzlaşmadan ve kaynaşmadan uzak uygulamalarıyla olayı önlemek yerine, giderek kemikleşen ve giderek her türlü kışkırtmaya daha elverişli hale gelebilen bir kitle yaratmıştır.

Bu puslu, sisli, karanlık ve bir o kadar da gergin olan toplumsal iklim, en çok bölücülerin işine yaramıştır.

Teröristlerin ancak %15 i (güya) sınır dışına çıkabilmişken, sözde “çözüm sürecinin” ikinci aşamasının dayatılması böyle bir havayı yakalayabilmiş olmalarından kaynaklanmaktadır.

Cizre’de kendi öz savunma güçlerini kurarak, askeri kurallara uygun olarak yüzlerce sivilin katılımı ile sertifika töreni düzenlemeleri, Generalleri taşıyan helikopteri vurmaları, karakolları ve şantiyeleri basarak adam kaçırmaları da, bu bulanık havanın kendileri için sağladığı avantajları, emellerinin tahakkuku için fırsata dönüştürme eylemleridir.

****

15-16 Haziran 2013 tarihinde Diyarbakır’da toplanan konferansta adını “Kuzey Kürdistan” olarak değiştirdikleri bölgede arzuladıkları özerk yapıya, bu sisli havadan faydalanarak daha çabuk kavuşmayı hedeflemektedirler.

BDP nin ve yan kuruluşlarının bugünden itibaren sokağa dökeceği kitlelerin toplumdaki mevcut gerginliği daha da artıracağı kesindir.

Kesin olmayan; Hükümetin neleri yapıp neleri yapamayacağıdır.

Bu sorunun cevabını ne yazık ki hazırladıkları muhteşem raporları Başbakana sunan Meşhur Akiller bile bilememektedir.